Çekmeköy Belediyesi önünde hayvan hakları eylemi
ARM Haber Merkezi - Araklı Manşet Haber
İstanbul Çekmeköy Belediyesi önünde hayvan hakları eylemi yapıldı. Çekmeköy Belediye binası önünde toplanan hayvan severler, sokak hayvanlarının korunmasına, yaşam haklarının iyileştirilmesine ve hayvanların sağlık işlemlerinin gerçekleştirilmesine yönelik afişler açarak basın açıklaması yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasında yer alan “bir can olan hayvanlara karşı sorumluluğumuzdan” ve “sıcak ve güvenli barınaklar kurulsun” ifadelerini hiçe sayan görmezden gelen, yok sayan bazı fırsatcı belediyelerin yasayı çiğnediklerini belirten ve Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz'dan sokak hayvanlarıyla ilgili taleplerinin karşılanmasını isteyen Çekmeköy hayvan hakları savunucuları adına Bürge Tarmur'un yaptığı basın açıklması şöyle;
"BİZLER, ÇEKMEKÖY’DE YAŞAYAN HAYVAN HAKLARI SAVUNUCULARI OLARAK BASINA VE KAMUOYUNA SESLENİYORUZ
Sahipli bir köpeğin bir çocuğu yaralamasının ardından Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır” şeklinde başlayan açıklaması ile masum sokak köpekleri günah keçisi ilan edilmiştir. Cumhurbaşkanı açıklamasının devamında, “bir can olan hayvanlara karşı sorumluluğumuzdan” da bahsediyor, “sıcak ve güvenli barınaklar kurulmasını” istiyor. Açıklamasının bu kısmını yok sayan kimi fırsatçı belediyeler, derhâl harekete geçerek köpek toplamaya başlayarak açıkça yasayı çiğnemektedir.
Sosyal medyada, bilgi sahibi olmadığı halde fikir sahibi olup ahkâm kesenlerin manipülasyonu, köpekleri ve onlara bakan vicdanlı insanları hedef haline getirmiştir. Halkı bilgilendirmesi, bilimin ve hukukun kılavuzluğunda haber yapması gereken medya kuruluşlarının bir kısmında, köpeklere karşı nefreti körükleyen kışkırtıcı yazılar çıkmaktadır. Hukuka, yasaların işletilmesine en çok ihtiyaç duyan kesimlerden biri olan gazeteciler arasında, konu köpekler olunca bunu unutmuş olanları şaşkınlıkla görüyoruz.
Kimi il ve ilçelerde, yaşadığı sokakta, mahallede vatandaşların sevip koruduğu, sosyal yaşama ve şehir hayatına uyum sağlamış, kısırlaştırılmış köpekler toplanmakta ya da bazı cani ruhlu kimselerce dövülerek, silahla vurularak öldürülmektedir.
Ülkemizde, sokaklardaki köpek sayısının artışı şikâyet konusu olmaktadır ki bunun sorumlusu, öncelikle ağır görev ihmali içindeki kamu kurumlarıdır. Belediyelerdir. İl ve ilçe tarım müdürlükleridir. Çevre müdürlükleridir. Yetkileri olduğu halde yetkilerini kullanmayanlar, maaşını alıp görevini yapmayanlardır.
Petşoplardaki satışın, ruhsatlı ya da ruhsatsız üretim çiftliklerinde sürekli köpek üretilmesinin, kaçak olarak ülkeye köpek sokulmasının, internetten hayvan satışının önü alınmadıkça, köpek üretimi kesilmedikçe, kısırlaştırma yapılmadıkça sokaklardaki köpek nüfusunun artışı kaçınılmazdır. Bunu durduracak, kısırlaştırma seferberliği başlatacak olan ise yerel yönetimlerdir. Bir yerde sokak hayvanlarının nüfus, beslenme ya da bakım sorunu varsa, bilin ki orada belediye yeterli ya da hiç çalışmamaktadır.
Bizler yıllardır yerel yönetimlerin yerine getirmediği görevleri yapmak için büyük çaba ve emek veren gönüllüleriz. Ancak gücümüz bir yere kadar. Kurumlar mutlaka çalışmalıdır.
Burada birkaç yanlışı düzeltelim:
Köpeklerin yerel yönetimlerce toplanıp barınaklara tıkılmasını ve/veya öldürülmesini çözüm olarak sunanlar yanılmaktadır. Bir örnek verelim: Romanya'da tıpkı buradaki gibi medya baskısı yaşanınca, hükümet bir "ötanazi programı" devreye almış ve 2001-2003 arasında yaklaşık 80 bin köpek öldürülmüştür. Ne var ki 2005'te Bükreş'te sokak köpeği popülasyonu yine hızla yükselmiştir. Ekvador ya da Çin'de de, 1970-80 arası on yıllık bir süre zarfında yaklaşık 20 milyon köpeğin öldürüldüğü benzer kıyımlar yapılmıştır. Bizim toplum hafızamızda 1910’daki Hayırsızada kıyımı gibi. Çözüm, ne öldürmek ne de barınaklara tıkmaktır. Bilimsel, vicdanî, etik, tek uygulama “kısırlaştır, aşıla ve olduğu yerde yaşat”tır.
Bir diğer yanlış, sokakta hayvan istemeyenlerce "Avrupa'da sokakta bir tane hayvan yok" cümlesinin uygarlık ölçütü gibi sunulmasıdır. Oysa, örneğin İtalya'da sokaklarda binlerce kedi ve köpek vardır. Fransa insanların modaya göre yeni cep telefonu alır gibi köpek alıp özellikle yazın tatile giderken sokağa attığı bir ülkedir. Avrupa ve Amerika'da, bir yandan kapitalizmin ruhuna uygun olarak köpek üretimi doludizgin devam ederken, öte yandan terk edilen binlerce hayvan, barınaklarda ya öldürülmekte ya sahiplendirilmeyi beklemektedir. Bir uygarlık anlayışı hayvanların toplu kıyımlarını ya da barınaklara kapatılmalarını içeremez. Uygarlaşma, kendimizi eğiterek, kurallar koyarak, aynı çevreyi hayvanlara zarar vermeden ve zarar görmeden paylaşmanın koşullarını geliştirmeyi içerebilir.
Bunun için, yerel yönetimlerde ve okullarda sokak hayvanlarıyla ilgili bilinçlendirme yapılması ve eğitim verilmesi şarttır: Köpeklerin vücut dili ve onlara nasıl davranılacağına ilişkin eğitici faaliyetler sayesinde korku, yerini bilgi ve emniyet duygusuna bırakmaktadır. Gönüllü faaliyetlerimizle gördük ki, bir bölgede okullarda sokak hayvanları hakkında eğitimler verdiğimizde, o bölgedeki şikâyetler ve ısırılma vakaları kesilmektedir.
Köpeklere karşı başlatılan cadı avında, veteriner meslek örgütlerinin ses vermesini, bilimsel ve etik yaklaşımları halka ve kurumlara anlatmalarını istiyoruz.
Şimdi annelere, babalara sesleniyoruz. Her biriniz, ne kadar farklı yetiştirilmiş olsanız da, çocuklarınıza kedi ve köpeklerle aynı şehri, aynı mahalleyi paylaştığımızı, onları kabullenmeyi ve yaşam haklarına saygı duymayı öğretmelisiniz. Bir kısım anne ve babayı duyar gibiyiz, çocuklarını koruma güdüsüyle belki onları hayvanlardan uzak tutuyor olabilirler. Bakın, bugünün yaşamında trafik denen bir gerçek var, tehlikelerine karşın, kuralları öğrenip, çocuklarımıza da öğretiyor ve bunları uyguladığımızda emniyetle yaşayabiliyoruz. Köpeğin vücut dilini biraz bilmenin, köpekleri kışkırtan, korkutan davranışlardan kaçınmanın, onlarla bağ kurmanızı, bağ kurmak istemiyorsanız da korkmamanızı sağlayacağını öğrenmelisiniz. Çocuklarınızın kalbinde kedilere, köpeklere, kenti paylaştığımız hayvanlara karşı sevgiyi ve merhameti yeşertin lütfen.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde, “Köpekler mi çocuklarımız mı" gibi cümlelerin dahi edilebildiğini duyduk. Bu dar görüş, bu manipülatif ve adaletsiz kıyaslama ile, günümüz Türkiye’sinde gıda güvenliğinden aile içi şiddete, çocuk işçi çalıştırılmasından sağlık hizmetine, ilaca erişememeye varıncaya kadar çocukların maruz bırakıldığı bunca ölümcül olumsuzluk örtülmeye çalışılmakta, halkın öfkesini masum sokak köpeklerine yöneltmesine yol açılmaktadır.
Bakanlığın yayınladığı genelge ile “yasaklı ırklar” tanımlaması yapılmış, pitbulları canavar gibi lanse eden medya yüzünden de başta pitbullar terk edilmeye başlanmıştır. Gelin veteriner hekimlere ve hayvan davranışı uzmanlarına kulak verelim: Hiçbir köpek doğuştan saldırgan değildir, tehlikeli ırk yoktur, güçlü ırklar vardır. Güçlü ırk köpekler birtakım hasta ruhlu, sadist, kural tanımaz kişiler tarafından dövüşmeleri için türlü eziyetlere maruz bırakılmaktadır. “Tehlikeli ırk” diye nitelenen köpeklerin üretilmesine, satılmasına, terk edilmesine, bahis için dövüştürülmesine göz yuman yerel yönetimler ve ilgili bakanlık yetkilileri, halkın sağlığını asıl tehlikeye atanlardır. Hayvanlar suçlu değildir ki ceza onlara ödetilsin.
Türkiye’deki 1389 belediyenin 1200 tanesinde barınak diye bilinen geçici hayvan bakım merkezi yoktur. Bunlar topladıkları köpekleri ya öldürmekte, ya da komşu ilçeye, ıssız arazilere hafriyat boşaltır gibi boşaltmaktadır.
Barınağı olan belediyelere gelince, bu barınaklar mimari açıdan da, personel ve veteriner hekim açısından da yetersiz, göstermelik birer birimdir. Köpeklerin, ıslak soğuk beton hücrelerde, karanlıkta, pislik içinde istiflendiği birer cehennemdir, aç, susuz ve tedaviden yoksun bırakıldığı tecrit merkezleridir, kendi dışkılarının içinde tutulduğu, birbirlerini parçaladıkları birer zindandır, acılı ve uzun bir can çekişme sürecine terk edildikleri birer hapishanedir.
Barınakların çoğuna girilmesi, gezilmesi, fotoğraf çekilmesi yasaktır; bizler barınaklarda şeffaflık istiyoruz; barınağa alınan hayvanın ilk halini, tedavi aşamalarını ve son halini gösteren, kamuya açık birer görsel veritabanı oluşturulmalıdır. Şehir merkezinden uzak, gözlerden uzak, ne olup bittiğini göremediğimiz, giden köpeğin bir daha geri gelmediği barınaklar yerine, gönüllülerle işbirliği içinde şeffaf çalışan birimler istiyoruz.
Hayvan hakları savunucuları olarak bizler toplumun çok çeşitli katmanlarından geliyoruz. Siyasal görüşlerimiz, dinimiz, kültürel altyapımız birbirinden farklı; kimimiz daha varlıklıyız, kimimiz daha yoksul. Tek renk değiliz: kimimiz mavi, kimimiz yeşil, kimimiz kızıl. Ama hayvanlara duyduğumuz sevgi, yaşam hakkına duyduğumuz saygı hepimizin ortak paydasıdır. Köpekler bahane edilerek ayrıştırılmayı kabul etmiyoruz. Bizi biz yapan, bizi insan kılan en büyük hazinemiz, vicdanımızdır. Vicdanımız da mevcut hayvan hakları yasası da sokak köpeklerinin hayatımızdan, sokaklarımızdan koparılıp alınmasına, tecrit ve ölüme gönderilmesine izin vermiyor, vermeyecek.
Belediyeleri, geçici hayvan bakım merkezlerini düzeltmeleri, alınan hayvanın işkence çekeceği yer değil, gerçekten tedavi göreceği bir yer haline getirmeleri için göreve çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki barınak hayvanların ölene kadar hapsedileceği bir yaşam alanı değildir; birtakım iyi niyetli insanların sandığı gibi, hayvanların yumuşak minderlerinde yatıp, çimenlerde koşacağı ve ölene dek mutlu mesut yaşadıkları yerler hayal ürünüdür. Böyle bir hayali olanların, bir belediye barınağına mutlaka gitmesini rica ediyoruz. Ayrıca, kısırlaştırılan, tedavi edilen sokak hayvanlarının alışık oldukları ortama geri bırakılması esastır, bunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
Kedi ve köpekler için “üret-sat, kullan-at” modelinin bir an önce önü alınmalıdır, hayvan üretim vanaları kapatılmalıdır. Belediyelere sesleniyoruz: köpekleri öldürmek için değil yaşatmak için biz gönüllülerle işbirliği yapın, tedavi-kısırlaştırma ve bakım konusunda çerçevesi yasayla çizilmiş görevlerinizi yerine getirin, eğitici programlar düzenleyin!
Açıklamamızı noktalamadan önce, Çekmeköy Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Latif Coşar ile yaptığımız görüşmeye kısaca değinmek istiyoruz. Belediyemiz, Jandarma ve Kaymakamlık arasında sağlanan konsensusa göre 5199 sayılı kanunun 6. Maddesi uygulanacak, sokak hayvanları barınağa götürülmeyecektir. Projesi yapılan tam teşekküllü bir hayvan hastanesi ve geçici bakım evi için izinler alınmış olup yapımı 6 ila 12 ay içinde tamamlanacaktır. Ayrıca belediyemizin veteriner işleri, tehlikeli- yasaklı ırk köpeği olan ve bütçesi el vermeyen vatandaşlara kısırlaştırma desteği sunacaktır. Çekmeköy Belediye Başkanı Sayın Ahmet Poyraz’a, veteriner hizmetleri için sunduğumuz dilekçe ve projelerin değerlendirilmesi talebimizi bir kez daha iletiyoruz. İlçemizde köpeklerin alışık oldukları yerden alınıp bambaşka yerlere bırakılmasını istemiyoruz. Sayın başkanı, ilçemizdeki sokak hayvanlarının daha iyi koşullarda yaşatılması için ilçe gönüllüleri ile mahalleler bazında işbirliği içinde çalışmaya çağırıyoruz.
Sokak köpeklerinin toplanmasına, tecrit ve ölüme yollanmasına hayır diyoruz. Kentlerimizi ve hayatımızı sokak hayvanlarıyla paylaşmaya devam edeceğiz, bu dünya sadece biz insanlara ait değil!"