Türk Milli Futbol Takımı, Dünya sıralamasında 41. sıraya geriledi. Elbette ki müsebbibleri mevcut bunun...
Açıkça söylemek gerekirse Avrupa futbol mantalitesi ile aramızda açık ara bir uçurum var. Avrupa Şampiyonası'nda bu farkı NET bir şekilde gördük.
Bütün sektörler güncellendiği gibi futbol da güncelleniyor haliyle. Ve bu değişime entegre olamayanlar ise oyun dışına itiliyor.
Günümüz futbol anlayışı; hızlı futbol, dar alanda ve sürekli kısa pasla ivedi hareket etme ve çabukluk üzerine kurulu. Avrupa ve Dünya futbolu bu sistem üzre kurulu.
Lâkin bizim bu konuda çok gerilerde kaldığımız belli. Bunu tam anlamıyla henüz başaramadığımız aşikâr.
İlk önce futbolcu ve teknik adam mantalitesini değiştirmemiz kaçınılmaz ve ivedi. Avrupalıların profesyonellik anlayışı bizden çok ileri.
Bir kere futbol Onlar için " ARAÇ "; bizim içinse " AMAÇ ". Çünkü Türkiye'de futbolculara yüklenen değer ve rakamlar çok uçuk.
Ayrıca Avrupalıların disipliner ve makina aksamı gibi çalışma düzeneği Biz de yok henüz.
Futbolculara öyle aşırı değer yüklemesi de yapmıyorlar. Futbolcular da hepimiz gibi sıradan bir hayat sürüyor. Metroya biniyor, halkın içinde hep hem de.
Bizimkilerin statüsü ise burjuvazi sınıfına tekabül ediyor. Lüks rezidanslar, şaşalı jeepler, yatlar, katlar, kızlar, eğlence ve alkolün dibini gören yok.
Günlük ve özel hayatımızı iş hayatımızı da karıştıracak kadar profesyonel olamayınca; bu hâl kaçınılmaz oluyor.
Bir de üstüne artık misyonlarını ve jenerasyonlarını tamamlayan bir Şenol Güneş ve Fatih Terim gerçekliği...
Türkiye'de günümüz futbol anlayışını benimseyen ve bu minvalde sürekli olarak kendilerini geliştiren 2 Türk teknik adam var. Birisi Abdullah Avcı, diğeri ise Sergen Yalçın..NET...
Ve bir türlü aşamadığımız kulüpçülük hastalığımız. Türk futbolu ve milli takım ne çektiyse; bu kulüpçülük oynayan içimizde ki İrlandalılar yüzünden bu hallere düştü malesef ki...
Milli takımı bir türlü bütün kulüplerin üzerinde tutamadık. İstanbul'un şımarık ve herşeye bulaşık olma hastalığı olan kulüpleri; milli takımı örümcek ağı gibi sarmış durumda. Bu mantaliteyle 1 adım yol alamayız malesef ki. NET...
4 büyük kulübün ve diğer kulüplerin kadrolarına bakarsanız; hepsinin yabancı ağırlıklı olduğunu ve yerli oyunculara fazla yer vermediklerini görürsünüz.
Kulüp başarısını ön plânda tutacağız diyerek ve bütün bu yıldız yabancı transferlere rağmen yıllardır bunu sağlayamayanlara sorarız ? Altyapıdan kaç tane Türk yıldız çıkarabilmişler ?
Trabzonspor'dan gidecek olursak; yıllar üstüne yakalanan bir jenerasyon. Yusuf Yazıcı, bundan kaleci olmaz diyerek başta doğmadan linç etmeye çalıştığımız Uğurcan Çakır, aynı akıbeti şu anda yaşattığımız Ömür ve Parmak ile Berat, Hüseyin Türkmen ile Serkan Asan gerçekliği...
Yıllarca Türk bir kaleci bulamadı büyük kulüpler. Yıllar üzerine 3 tanesinin kalesi Türklere emanet.
Trabzonspor her maça en az 7 yabancı ile çıkıyor sadece ve bu yabancılardan kendi ülkelerinin milli takımlarına seçilenler ise Bakasetas, Mwakaeme, Edgar, yaşı ilerlemesine rağmen Hamsik ve Cornelius.
Cincon, Fenev ve Beşiktaş'a nispeten en çok yabancı oyuncuyu milli takımlara gönderen kulüp şu anda Trabzonspor. İyi ve alternatifli bir kadro oluşturdular.
Bu yıldız yabancıların Türkiye'ye; futbol hayatlarının en son demlerinde; tatil yapmaya, yatarak para kazanmaya ve salla baş al maaş için gelmelerinden hiç söz etmiyoruz bile...
Hagi, Anelka, Drogba, Taffarel, Mario Gomez, Quaresma, Guti, Snijder, Andersson, Kezman, Cardozo, Gervinho, Bosingwa, Malouda, Hamsik, Peres, Frank De Boer ve diğerleri. Hepsi 32'den sonra geldi Türkiye'ye. Neden ???
Türkiye'de futbolculara sağlanan imkânlar ile hayat standartlarının çok yüksek olması yüzünden elbette. Hepsi de ayrıcalıklı yaşadı ülkemizde...
Avrupa'da ise durum tam tersi. Liyakat, disiplin, özveri, adalet, azim, sürekli olarak gelişim ve yeni düzene entegre olma ön plânda.
Bilmem kimin oğlu, yeğeni veya kuzeni olmanız hiçbirşey ifade etmiyor yani; şayet o ışık Siz de yoksa.
Ve İstanbul kulüplerini kayıran, şakşakçı, her devrin adamı olan TFF ve onun sicili bozuk hakemleri...
Dünya'da " HAKEM ", Biz de ise " LEKEM " olan Trabzon ve Trabzonspor düşmanı Cüneyt Çakır, alemci ve kız düşkünü Fırat Aydınus, jölelerine verdiği özveriyi işine veremeyen Ali Palabıyık, Halis Özkahya ve oyunun diğer figüranları...
Elbirliği ve itinayla ettiniz güzel ülkemin futbolunun içine...
Paranızı koyacak yeriniz yok amma ve lâkin " ADAM " lığınızdan zerre yok...
Eserinizle övünebilirsiniz...
Gözünüz aydın...
Bakî selâmlar...